11 Şubat 2011 Cuma

Çamur, Top ve İz.

Bir yaz günü hayal edin. Hani çocukların şortlarla çayırda top oynadıkları bir gün. Bütün çocuklar çayırda top oynar, kuru toprakta üstleri fazla kirlenmez. Anneler rahattır o zamanlar. Akşam olur yağmur yağar. Bütün yollar, çayırlar ıslanır. Toprak çamura dönüşür. Sabah olduğunda yağmur dinmiş, güneş açmıştır. Yollar kurumuş, çayırlar hala hafif ıslaktır. Toprağın bir kısmanda hafif çukurluklar oluşur, içlerinde yağmur suyu vardır. O çukurlu bölgeler hala çamurdur.

Öğlen olur. Güneş olabildiğince tepededir. Mevsimlerden yaz, haliyle hava sıcaktır. Çocuklar dışarı çıkmak isterler yine. Evde duramazlar, bilirsiniz. Çocukken oynadığımız oyunlar da belli. Futbolda gerçek anlamda çok başarılı olmayan bir ülkenin evlatları olarak bu kadar çok top oynayan ama sadece oynadığıyla kalan bir neslin en önemli eğlencesiydi futbol. Yola koyulmuş karşılıklı 2 taştan ve çizgisiz bir sahada oynanan futbol... Taç yok, kart yok...

Yağmurun yağıp çamura dönüştürdüğü toprak daha tam kendine gelememişken çocuklar çıkmak ister yine dışarı, top oynamaya. Ama önlerinde bir engel vardır: anne. Güçte bir dalgalanma yaratır. Bir gardiyandan aşağı kalır yanı yoktur o zaman. Çoğu anne "Yerler çamur, çıkamazsın dışarı" der, oturtur çocuğunu evinde. Bazı çocuklar şanslıdır. Anneleri izin verir dışarı çıkmalarına. Dışarı çıkan çocuklar 5-10 dakikalık takım seçme tartışmasından sonra top oynamaya başlarlar çayırda. Karşılıklı büyükçe 2 taş vardır kale olarak. Diğer kale de aynı şekilde oluşur ve bir futbol sahası 4 taştan meydana gelmiş olur. Çocukken maç yapmak basittir, ihtiyacınız olan şey sadece 4 tane taş...

Bugün bir farklılık vardır. Bir tehlike. Ya da bir sürpriz mi desek? Çayırda o çukurların içinde biriken sular... O birikintilerin olduğu kısımlar çamurdur. Güneş çayırı kurutmuştur ama çukurlara gücü yetmemiştir. Çocuklar bu durumun farkındadır. Topu o çamurlu bölgeye atmamaya çalışırlar. Pek tabii başarılı olamazlar genelde. O top o birikintiye düşer ıslanır, çamur ile kaplanır. Gerilim filmlerinde kapı gıcırtısı sesi olur ya hani, filmi izleyenler bu sahnede gerilir, ortam sessizleşir. Aynı durum topun çamura bulanmasıyla çocukların içinde de gerçekleşir. Çamurlu top birisinin üzerine kesinlikle denk gelecektir. Topun izi pantolonda ya da tişörtte çamur hammaddesiyle işlenecektir. Bunu engellemek için top oynamaya biraz ara verilir. Top çayırda biraz gezdirilir. Varsa kullanılmayan bir duvara sertçe vurulur ki topun üzerindeki çamur azalsın. Ama ne yapılırsa yapılsın top tamamen kurumaz. O kıyafetler kirlenecektir.

Topun ıslanmasıyla, çamura bulanmasıyla birlikte oyun tekrar başlar ama bir gariplik vardır. Çocuklar daha bi çekingen oynarlar. Üç buçuk atmak ya da yusuf yusuf diye tabir edilen o durumun bir merkezi varsa eğer, şu an merkez o çayırdır. O top birisinin üzerine gelecek, üzeri çamur olacak. Annesinden dayak yiyecek ya da daha iyimser bir tahminle azar işitecek.  Nezakete gerek yok, yusuf yusuf.  Ya da üç buçuk atmak budur yani.

Açık renk pantolon giymiş bir çocuğa denk gelir ya o çamurlu top. Topun izi resmen pantolona işlenmiştir böyle. Bir hayal edin, durum baya komik. Gülüyorduk ama komikti yani. Komikti... :(((

Bir yaz günü deyip geçmeyin, topu çamura kaçırmayın, üç buçuk atmayın efenim.